24 C
Ankara
Salı, Nisan 23, 2024
Ana SayfaBasınAhmet Demirci'den Habernediyor'a açıklamalar

Ahmet Demirci’den Habernediyor’a açıklamalar

Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonunun (Kamu-Sen) 11 hizmet kolundan biri olan Türkiye Tarım, Orman ve Gıda Hizmet Kolu Kamu Görevlileri Sendikasının (Türk Tarım Orman-Sen) genel başkanı Ahmet Demirci, Habernediyor.com Haber Müdürü Banu Fırıncılar’ın sorularını cevaplandırdı.

Kamu-Sen’in Türkiye’de resmî olarak kurulan ilk konfederasyon olduğunu hatırlatan Ahmet Demirci, Anayasal ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre yasaklı olan dönemde dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in, Kamu-Sen’in kuruluşundan bir buçuk ay önce, ILO ile Cenevre’de yapmış olduğu bir toplantıda Türkiye’de memurlara sendikal hak verilmesi ile ilgili taahhüdünü baz alarak 1992 yılında sendikaları kurduklarını söyledi.

Kamu sektörünün tarım ve ormancılık alanında, Memur Sendikaları Kanunu’na göre yasaklı olmayan hizmetliden daire başkanının bir altına kadar üyesi bulunan Türk Tarım Orman-Sen’in 12 bin 500 üyesi olduğunu anımsatan Genel Başkan Ahmet Demirci, Türkiye genelinde ise 28 şube ile faaliyetlerin sürdürüldüğünü kaydetti.

Toplu Sözleşme Görüşmeleri

Türkiye’de kamu sendikacılığının en önemli eksiğini “Toplu Sözleşme regülasyonunun doğrudan uygulanabilir olmayışı” şeklinde açıklayan Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, 2001 yılında çıkarılan ve 2010 yılındaki Anayasa değişikliği sürecine kadar devam eden bir Sendika Kanunu’nun bulunduğunu ancak memurlarla ilgili yasakların bulunduğu Anayasa’nın 51, 52, 53 ve 54. maddelerinde değişiklik yapılmadığını söyleyerek, 2010 yılındaki Anasaya değişikliğine kadar önlerinin kapalı kaldığını ifade etti.

2010 yılındaki Anayasa değişikliği ile sendikacılığın durumunun değiştiğini ancak istenen düzeye gelmediğini dile getiren Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, “Toplu sözleşme memurlar için 2010 yılında bir hak haline geldi. 2012 yılında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun düzenlenmesiyle ilgili kanun koyucular bize taslak metni gönderdiler. Taslak metinde gördük ki İşçi Sendikaları Kanunu’nun uygulamalarına tezat, aleyhimize 12 madde var. Bazı maddeler o kadar sıkıntılıydı ki mesela anlaşmazlıkta gidilecek Hakem Kurulu’nun 11 üyesinden 6’sını hükümet atıyordu.” diye konuştu.

Tüketiciye yansıyan enflasyon oranının ortalama yüzde 46 olduğunu söyleyen Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, 5. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerine, 2017-2019 yılları arası toplu sözleşme görüşmelerinden kalan yüzde 17,3 olan kayıpları istemekle başladıklarını belirterek şöyle konuştu:

“Yüzde 17,3 yani geçmiş kayıplar nedeniyle taban aylığa seyyanen 600 lira, 2020 yılında yüzde 10+10, 2021 yılında yüzde 8+8 zam ve 2020-2021 yılları için yüzde 3 refah payının yanında, memurlara bayram ikramiyesi ödenmesi talebinde bulunmuştuk. Memur-Sen’in talebi ise taban aylığa seyyanen 200 lira, 2020 yılında yüzde 8+7, 2021 yılında yüzde 6+6 zam ve 2021 yılında yüzde 3, 2022 yılında ise yüzde 2 refah payı istemişti. Masanın tıkandığı yerde Memur-Sen yüzde 20 dedi. Yani 2020 ve 2021’in toplam 4 döneminde yüzde 5+5+5+5 şeklindeydi. Bu kırmızı çizgimiz dediler. Gece mutabakatsızlık metni imzalanmaya yakın yüzde 16’ya razıyız dediler. 

Toplu sözleşme görüşmeleri masası bizim keşfettiğimiz bir masa değil. Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 98 sayılı sözleşmesine esas, Türkiye’nin taraf olduğu bir yapıdır bu. Başta bahsettiği aleyhimizdeki 12 madde yüzünden Türkiye’de memur ve işçiler adına çok farklı bir uygulamanın olduğunu görürsünüz. Hazine ve Maliye Bakanı kendi söyledi zaten. ‘Türkiye’de işçi sayısı 400 bin. Memur sayısı 3 milyon artı 2 milyon memur emeklisi toplam 5 milyon. Yüzde 1 esnemenin bütçeye maliyeti bu’ diye. Her ay Kamu-Sen, Memur-Sen ve Türk-İş tarafından rakamlar açıklanır ve hep birbirine yakındır. 4 kişilik bir memur ailesinin asgari geçim düzeyi 6 bin 800 liradır. Açlık seviyesi 3 bin 200 liradır. Bu noktadan baktığınızda ücretlerin reel olmadığını görürsünüz. Zorunlu harcama gerektiren mal ve hizmetler arasında yüzde 30’un üzerinde zamlanan var mı? Yüzde 4+4’ün karşılığı yıllık 8.2 oluyor. Bir yıl için yüzde 8.2 verdiğiniz zammın karşılığı olarak yüzde 5’i zaten ilk üç aydaki zamlardan gidiyor. Haliyle buna ‘zam’ denilemez. Bu ücretler reel değil.”

Yerli tohum

“Tohum ıslahı ve üretiminde Türkiye’nin rekabete nasıl katıldığı” ile ilgili sorumuza Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci şu cevabı verdi:

“Elekte tohum elde edebilme ve selekte tohum elde edebilme, bilimsel araştırmaların sonucunda ve tabii ki 12 yıl gibi bir sürede deneme yanılma neticesinde ortaya çıkabilir ve ortaya çıkan sonuç sizin talebinize cevap vermeyebilir. Türkiye’nin bugüne kadarki siyasi anlayışları bu kadar uzun vadeli araştırmalar için uygun değildi. Uzun nefesli görev yapamadıklarında uzun nefesli araştırmalar da yapamıyoruz. Tohumlarımız İsrail ve Hollanda tohumları diye hep konuşulur. Türkiye’de siyasi ve bürokratik istikrarın olmadığı, temel araştırmalara para yatırmaktan özellikle kaçınıldığı için ortaya da çıkacak bu türlü malzemelerimiz olmuyordu. Çok şükür bu kadar da kötü değiliz. Türkiye özellikle hububat tohumculuğunda sebze tohumculuğunda son 20-25 yıldır önemli miktarda mesafe aldı ve şu anda o İsrail tohumu denilen tohumların önemli bir kısmı artık Türkiye’de değil. Biz kendi yerli tohumlarımızı onlardan daha da aktif daha iyi üretim kapatise oluşturacak şekle soktuk. Bu tartışmanın bir tarafı. Yani Türkiye’de özellikle verim, nitelikli ve nicelik diye baktığımızda biraz bugüne kadar tarımsal üretimde nicelik itibariyle bakıldıığında kalite itibariyle bakmamız gerekirken, kamuoyunda anaç tohumlar ana-baba tohumlarımız geçmişteki yerli adaptif hotumlarımız, Ayaş domatisimizin kokusundan habsedilir. İşte birkaç gün önce basında takip ettiğimiz Iğdır’da bir çiftçimiz ninesinin sandığında bulduğu tohum. Aslında çok güzel. Türk milleti tohumu gittiğ iyere götürmüş ve ekmiştir. Bugün eğer çok abartmak gerekmez ama bugün Amerika’da özellikle latin Amerika’da, Kuzey Amerika’da yerleşmiş ya da yetiştirilen pek çok mısır, patates ve buna bağlı soya fasülyesi, bunların çoğunluğunun menşeinin Orta Asya’ya yani bizim atalarımızın götürdüğü tohumlar olduğu bilinir ve onlar da öyle ifade eder. Yani tohumu biz gittiğimiz yere götürmüşüzdür. Türk toplumu geçmişten beri göçebedir ve gittiği yere de bu tohumu taşımıştır. Tohumu sahiplenmeyi biz biliriz. Tohumdan anaç tohum yapmayı da biz biliriz. Bu anlamda kültürümüz iyidir. Ancak libeleral dünyada küresel dünyada bu anlamda ticarileşmiş tarımın da artık serbest piyasa şartlarına itildiği yapı içerisinde artık kalite yoklamak yerine biraz yoğunluk kütlesel anlamda ürettiğiniz ürün miktarı ile alakalı bir mevzudan bahsedildiği için bizim üretimlerimizin çoğu buna kurban edildi. Sayın Cumhurbaşkanımızın eşinin himayesinde 3 yıl önce başlatılan bir anaç tohum ya da yerli tohumlarımızı sahiplenme ile ilgili bir proje var. Proje epey mesafe aldı. Bilinç oluştu. Biz de destekliyoruz. Yerli tohum ile ilgili Tarım Şurası’nda da çok önemli kararlar alındı. Takip ediyoruz.”

Tarım Şurası’nda alınan kararları da değerlendiren Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, Tarım Marketlerle ilgili ise, “Hatırlarsınız ekonomi konusunda süpekülatörler devreye girdiğinde Türkiye’nin belirli noktalarına Tanzim Çadırları kurulmuştu. Oysa ki bizim, olağanüstü zamanlar dışında da teklifimiz tarım marketlerinin kurulması idi. Çiftçi birliklerinin kendi ürettikleri ya da çiftçilerle anlaşma yaparak onlara ürettirdikleri ürünlerin uygun fiyata satıldığı marketler. Burada siz sadece Atatürk Orman Çiftliğinin dondurmasını bulacaksınız, burada sadece Et ve Süt Kurumu’nun kıymasını ya da kavurmasını bulacaksınız. Binlerce ürün yapar. Ankara’da birkaç tane bu şekilde büyük market olduğunu düşünün. Spekülatörler cesaret edebilir miydi?” diye sordu.

Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, Haber Müdürümüz Banu Fırıncılar’ın sektör gündemine dair diğer sorularını da cevaplandırdı. Daha fazlasını haberimizin videosunda bulabilirsiniz.

Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci kimdir?

1966 senesinde Ünye’de doğdu. İlk ve ortaokulu Ünye’de bitirdi. 1 yıl Amasya Gökhöyük Ziraat Meslek Lisesi ve 3 yıl Söke Ziraat Teknik Lisesi eğitimi gördü.

1985 yılında girmiş olduğu Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümü mezuniyeti ile lisansını tamamladı.

1994 yılında İngiltere’de Cranfield Üniversitesi Silsae Koleji’nde başlamış olduğu Türımsal İşletmecilik konusunda master eğitimini 1996 yılında bitirdi.

1992 yılında Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde Zirai Mücadele Uygulama Teknolojisi alanında ikinci bir master yaptı ve bu eğitimi de 1997 yılında tamamladı.

1990-2001 yıllarında Ankara Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsünde araştırma elemanı ve müdür yardımcılığı görevlerini ifa etti.

Onlarca değişik kongrelerde sunulmuş veya teknik dergilerde yayınlanmış makaleleri bulunuyor.

24 Haziran 1992’de kurulan Kamu-Sen’in 14 hizmet kolundan biri olarak 6 gün önce yani 18 Haziran 1992 tarihinde kurulan Türk Tarım Orman-Sen (Orman ve Gıda Hizmet Kolu Kamu Görevlileri Sendikası) bünyesinde, kurulduğu günden bu yana Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı.

Halen Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı unvanıyla görevini sürdürüyor.

Ayrıca Türkiye Kamu-Sen (Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu) Merkez Yönetim Kurulunda Genel Dış İlişkiler Sekreterliği görevini de yürüten Ahmet Demirci, ileri düzeyde İngilizce biliyor.

Türkiye’de faaliyet gösteren 100’ün üzerinde sendika arasında bilgi, birikim, hitabet, nezaket ve duruşuyla; sendikacılığa, mevzuatına ve sendikacılık diline olan hâkimiyetiyle dikkat çeken Ahmet Demirci evli ve iki çocuk babası.

Diğer Haberler

En Çok Okunanlar

Son Yapılan Yorumlar